çiçeğin adını koyamadım .anladınız değil mi, ben isim koyma özürlüyüm:) trendleri takip etmedigim , nesnelerin isim boyutundan ziyade nasıl yapıldıklarıyla daha ilgili oldugum ve bir de tüm gün kumaşlara gömüldüğüm için gündemi takip etmiyorum .buna bağlı olarak kelime haznem giderek fakirleşiyor ya da eskiyor.modern tabirlerden anlamıyor,onları kullanmıyorum.haa kullanabilenlere hayran mıyım,evet.kimi zaman okurken görüp, hoşuma giden kelimeleri daha sonra kullanabilmek umuduyla zihnimde bir kaç kez evirip çeviriyorum ama zamanı geldiginde neydi o, neydi o neydiiii ooo...diye kıvranmaktan fazlasını yapamıyorum.oldum olası detaylarla uğraşmayı sevmemişimdir.ne yapayım beni de böyle yaratmış:)
şimdi bu çiçeklere bakınca siz ,kendimi yalanlamış gibi görünebilirim...ama şu var ki, detaylar da kişilere göre değişir:)bence isimler detaydır içerik önemlidir,bir başkasına göre isim önemli, içerik detaydır...(ayyhh ne diyorum ben ya hu.çok 'felsefiksel' gördüm kendimi bugün.)
neyse daha fazla dağılmadan mevzuya geliyorum;cumartesi gündüzümün yarısını yedi bu çiçekler.sabahtan öğle vaktine kadar kalıp çıkardım,kestim doğradım, artı silikon tabancasıyla yapıştırdım...bu arada silikon tabancası kullanmayı hiç sevmiyorum.mecbur kalmadıkça kullanmıyorum da.öööyle sümük gibi kol boyunca uzaması, artı benim gibi sakarları ikide bir yakması hiç de hoşuma gitmiyor.resimlerde o uzayan parçalar kalmış görüyorsunuz:)bir de kırmızı çiçeğin
yaprağında kurşun kalemin izi kalmış,onu traşlamalı ,ortalarına da uygun birşeyler bulup yapıştırmalı.
yapımını aşamalarıyla resimledim,hafta içi paylaşacağım sizinle.yalnız ben üç boy kalıp çıkarmıştım.yerleştirmeyi yaparken fazla yayılmış olmalıyım (ki huyumdur:) ortada açıklık kaldı,o nedenle bir boy daha kesip yapıştırdım ortaya.neyse işte çok zevkli bir çalışmaydı ,silikon tabancasına rağmen.
soonra kızı dersaneye bırakmak,oğlanın bitmez ihtiyaçlarını!!! karşılamak üzere evden çıktık...çıkmışken şu kumaşçılara da bir bakınayım dedim.ama herzamanki gibi sokağa girince otomatik pilot devreye girdi...kendime geldiğimde elimde birsürü poşetle bagaj kapağını açmaya çabalıyordum:)
üstteki ham keten benim en çok sevdigim kumaş türüdür.ne yazık ki sadece iki metre kalmıştı.
sonra bu tülleri filan gördüm...anında gözlerimin önünde şu aşağıdaki tablo canlandı...
o tablo gerçeğe dönüşmeden rahat yüzü yoktu bana:)
sonra bu şal desenli kumaşı gördüm..bir kaç kez girişimde bulunmama rağmen beceriksiz iki terzi yüzünden yalan olan babaanne elbisesi fikrim gündeme geldi yine.adamların eline elbiseyi veriyorum ve bana aynısının tıpkısını dikin diyorum...fakat sonuç hep fiyasko.yani altı üstü roba ile bel arasında biryerlerden büzgülü, iki cepli önü düğmeli bir elbise modeli...hiç bi babaanne benim kadar mağdur olmamıştır bi fistan yüzünden herhalde:)işte bu kumaştan yine aynı elbiseden istiyorum..bakalım.anchorun keten kumaşıymış.keten olmasına rağmen tiril tiril bir kumaş.
bu da incecik bir penye kumaş.gülleri renkleri ve hafifliğine bayıldım ve aldım.bundan çulçaputaşkına'ya da ekleyeceğim.isteyenler olursa mailime yazabilirler.ancak miktarı öyle fazla değil söylemiş olayım.
sonra bu yünlü dokumalardan aldım biraz biraz...dallı güllü clutch çantalar yaparım sevdasıyla...
bir de keçe kumaşlar aldım yine aynı amaçla ...